23 Aralık 2010 Perşembe

Wishlist 2o11.

Bu benim ailemden sene icinde isteyip almadigim (paraya kiyamayip) seyleri hediye olarak talep edecegim son yilbasim. Cunku ocak sonu mezun olup is guc pesinde, kendi parami kazanma derdinde olacagum. Bu yuzden son bi kiyak bekliyorum mama, papa, sis. Aranizda bolusun bunlari. ^.^

























Mathmos Jelly



Bence gayet makul hediyeler oldu. Haydi bakalim cocuklar. Merci! ^.^

Bu da benden size gelsin. - http://fizy.com/#s/1lsc9n

20 Kasım 2010 Cumartesi

flying.

Saat 2:50. Shuffle yine yapacagini yapti ve birden Anathema – Flying calmaya basladi. Sarkiyi bilenler insani nasil bir ruh haline soktugunu ve birden karanliga surukledigini bilirler. Her dinledigimde hickirarak aglamak istiyorum. Tabi bunda ilk dinledigim anin ve yerin de etkisi vardir herhalde. Uzun zamandir icimden bir sey yazmak gelmiyorken dusunceler kafama hucum etti. Ters giden bi seyleri inkar ettigimi dusundum. Insanlari kirmamak icin her seyi hala icime attigimi ve hala kendime zarar verdigimi. Kalbimde ve beynimde birikenlerin bana yaptiklarini dusundum. Artik eski ben degilim. Sinirli, gergin, mutsuz, takintili bi insan oldum. Bu durum beni daha da zora sokuyor. Neden bu hale geldigimi dusundukce daha da dibe batiyorum. Ben eskiden her seye gulerdim. Herkese gulerdim. Yine aglardim. Hem de cok. Ama boyle degildim. Boyle pes etmezdim. Mesela tirnak yemeyi lisede birakmistim ben. Simdiyse etlerim kanayana kadar duramiyorum. Filmlerde timarhanedeki deli kadinlar olur ya hani. Hep saclariyla oynayan. Ben de oyleyim. Karsimdaki bana “A” dese aglayacak gibi oluyorum. Neden “B” degil de “A” dedi diye. Her seyi yanlis anliyorum. Herkesi. Sanki butun dunya bana karsiymis gibi davraniyorum ve bu halimden nefret ediyorum. Cok sabirliydim ben. Simdiyse karsimdakine ne sabir ne tolerans gosterebiliyorum. Sevdiklerimi bilerek ve isteyerek kiriyorum. Sanki onlarin cani yanarsa benimki yanmayacakmis gibi. Hic yapmadigim seyler yapiyorum ben artik. Bagiriyorum, kavga ediyorum, yumruk atiyorum duvarlara, telefonlar kiriyorum sinirimden. Bunlarin basima ergenlikte gelmesi gerekiyordu ama ben su an 2. ergenligimi cok agir bi sekilde geciriyorum. Megersem kimse beni anlamiyomusculuk oynuyorum. Her seyden onemlisi hala her seyin sucunu kendimde ariyorum. Artik pek gosteremesem de sizi seviyorum.

Sadece su an oldugum yerden memnun degilim ben.

“Layers of dust and yesterdays..
 Shadows fading in the haze of what I couldn't say
 and though I said my hands were tied,
times have changed and now, I find I'm free for the first time 
feel so close to everything now.
Strange how life makes sense in time now..”


K.




http://fizy.com/#s/18c9vc

17 Haziran 2010 Perşembe

londonlondonlondon.


Canim sikildigindan Londra fotograflarini editleyip size sundum. Hadi bakalim.
Posted by Picasa

7 Haziran 2010 Pazartesi

sdiabr.

fark ettim ki hicbir sey ayni degil.

sanirim buyuyorum. neyse.




"if this is the life
why does it feel so good to die today?
blue to gray
grow up and blow away"

21 Mayıs 2010 Cuma

yihhu!

artik benim de formspring'im var. ^^




sorun ulan!


6 Mayıs 2010 Perşembe

6.5.1972

En uzun koşuysa elbet
Türkiye'de de devrim
O, onun en guzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak ...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun
ama aşk olsun sana çocuk,
Aşk olsun.

mare nostrum.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

i'll be seeing you in every lovely summer's day.




Benim icin 2oo7 yazi demek Los Angeles, California demek. Eski pusku bi yurt binasinda gecen 2 ay demek. Her milletten bir suru arkadas demek. Sorumluluk, yalnizlik, buyumek demek. Kendi ayaklarin ustunde durmak demek. Eglence demek. Hem de ne eglence aman yarabbim. Plajlar, Eglence parklari, alisveris merkezleri, sokaklari, sehir merkezi ohf neler neler daha.. Ama en cok "I'll be Seeing You" demek. "The Notebook" demek. 8 milletten insanin ayni filmiz izleyip ayni anda aglamasi demek. O seneden sonraki her yaz aklina o sarki geldiginde gozleri dolmak demek. Cok guzel demek. Ozledim demek.


"i'll be seeing you in all the old familiar places
that this heart of mine embraces all day through
in that small café, the park across the way
the children's carousel, the chestnut trees, the wishing well
i'll be seeing you in every lovely summer's day
in everything that's light and gay
i'll always think of you that way
i'll find you in the mornin' sun
and when the night is new
i'll be looking at the moon
but i'll be seeing you
i'll find you in the mornin' sun
and when the night is new
i'll be looking at the moon
but i'll be seeing you"


bi yandan bunu dinleyin ama: http://fizy.com/#s/1hh2em















30 Nisan 2010 Cuma

daraldim ben yine diriririm.

meger ben kimseye yaranamiyomusum. herkesi mutlu etmeye calistikca hepsi birden mutsuz olacaksa cabalamanin ne anlami var?

okuldaki en iyi donemlerimden birinde babama gore derslerime onem vermiyorum.
evde en cok oturmaya basladigim donemde surekli gezdigim soyleniyor.
ben okulu en verimli sekilde bitirmeye calisip yaz icin kendimi gelistirme planlari yaptikca zamanimi sokakta ya da bilgisayar basinda gecirdigim soyleniyor.
arkadaslarima zaman ayirmaya calistikca tersleniyorum, beni suclayanlarin cogunun benimle gorusecek zamani olmuyor.
aksam 11lere kadar calisan sevgilimi adam akilli gorebildigim cumartesi ve yarim gun gorebildigim pazar gunlerimi verimsiz kullandigim ve ailemin yaninda olmadigim soyleniyor. halbu ki ben haftaicleri evdeyken ailem nerede oluyor?
aksam 11lere kadar calisan sevgilim de bi haftasonumuz var bugun cikamaz misin diye dert yaniyor.
ben her gun 10.00-17.00 arasi okuldayim. neyi nereye sikistirayim?
yapmak istemedigim isleri yapmam icin manipule ediliyorum. en azindan deniyorlar. ben de bu kargasa icinde asil yapmaya calistigim seye odaklanmaya calisiyorum. bos hayallerimi kovaliyorum. utopik gelecegimi planliyorum.

kisacasi benim tum hayatim bana yapistirilan sifatlara uymaya calismakla geciyor. ogrenci, evlat, sevgili, arkadas.

peki Kubra nolcak?

28 Nisan 2010 Çarşamba

asktan ote.

2oo8 yilinda yapildigi halde daha 1 ay once kesfettigim bu sarkiya doyamiyorum. ozellikle akustik versiyonuna. eaman yarebbim.


H.A.B. (24)


surekli paylasiliyor durduramiyoruz efendim.

17 Nisan 2010 Cumartesi

i've got nothing left to say.

6 Nisan 2010 Salı

futuristic!


bugun dunyanin en guzel adamindan duyabilecegim en guzel cumlelerden birini duydum.
bi de dun kendime daha iyi bakmaya karar verdim ve ise sacimi boyatmakla basladim.
bi de daha cok fotograf cekicem. (2 sene yeterince uzun bi ara oldu.)
bi de vizeler bittigine gore spora yuklenebilirim.
bi de "spring break" ne guzel seymis!
neden artik starbucks'ta tazo meyve sulari satilmiyo? peh!

1 Nisan 2010 Perşembe

midterm weeeeeeeeeeek sux.

Bu hafta Cuma ve Cumartesi geceleri Babylon'da iamx konseri var. Benim biletim Cuma gunune. Gelin gorun ki bugun persembe ve ben hala babama 00.30'da baslayacak olan bi konsere gidecegimi soylemedim. Konsere gidemezsem cok aci cekicem. Isin diger bi yani da cumartesi gunu sinavim olmasi. Heheyt. Sictik.

O zaman bu haftanin sarkisi Gorillaz - Glitter Freeze olsun. ama featuring Mark E Smith olani.

Buyrun burdan yakin:

19 Mart 2010 Cuma

72.

onlari zamaninda okudum, dinledim, izledim. fark ettim ki artik dayanamiyorum bunlari yapmaya. halbu ki daha 21,5 yasindayim ben. nasi bu kadar cabuk yoruldum? once tuylerim urperiyo. sonra bogazima koskocaman bi yumru yerlesiyo. birkac damla yasin yer cekimine yenik dusmesiyle son buluyor bu hikaye. bugun bi filmde gordum sizi. dinledim sonra. filmin devaminda olacaklari bildigimden izleyemedim. keske siz olsaydik. o zaman bu kadar korkmazdik. simdilik kendi filmimizin sonunu sadece tahmin ediyoruz. size "rahat uyuyun, simdi biz buradayiz." demek isterdim ama kemikleriniz zaten sizim sizim sizlarken.. dedim ya okumaya, izlemeye, duymaya bile dayanamiyorum. ben bugun sizi andim. kendi kendime..




http://fizy.com/s/16o2ye

12 Mart 2010 Cuma

dummy.

neque porro quisquam est qui dolorem ipsum quia dolor sit amet, consectetur, adipisci velit.


london eye.


peki ya Londra'ya buradan bakmak? kasvetli sehrimi ozledim sanirim.. hic ummazdim. bi gitmek lazim galiba ya, neyse.

save lives!

4 Mart 2010 Perşembe

song of the day: iamx - running.


Sevgilim bana balon alsin.

Yatagimin benim yatacagim kisminda kedi yatiyo. Hem de seslenmeme ragmen uyanmiyo. Hurrem'in uykusu biraz agir sanirim. Kediyi izlerken fark ediyorum kiii.. Bu aralar yine kafamdan abuk subuk seyler geciyo. Sanirim yarin babamla yapacagim konusmadan biraz korkuyorum. Can kafamdakileri not almami tavsiye etti ama yapmadim. ikinci kez dusununce bana cok sacma gelen nacizane fikirlerimi babacigimla paylasacagim yarin. Haliyle biraz heyecanliyim. Sonikle konusabilseydik gerginligim azalirdi amma velakin kendisini bu hafta pek goremedim. O her zaman benim biraz daha sakin kalabilmemi, daha mantikli dusunebilmemi, en onemlisi de konusmaktan korkmamami sagliyo. Iste sevgili dedigin boyle olur. Haaa bir de evdekiler sorun cikarmazsa bu haftasonu sezon kapanisi icin Kartalkaya'ya (7-11 subat tayfasi Eaglerock olarak hatirlar) gitmek istedim. Hatta Bubu'yu bile ikna ettim sayilir. En az bi kere daha gidemezsem daga ben bu sezonu kapanmis saymam arkadas!


Gecenin 1.30'unda yazinca goruldugu uzere hic bir seyi toparlayamamisim. Boluk porcuk anlatmisim. Fekat uyku agir basmakta oldugundan duzeltmeye bile mecalim yok. O zaman bu yazidan cikaracagimiz sonuclar:

1- Yarinki yemek hayirlisiyla gecsin, bitsin.
2- Artik sevgilimi bi gorsem pek $ukela olcak.
3- Kartalkaya hayalleri suya dusmez umarim.
4- Bi daha bu saatte yazmicam zira sacmaliyorum. ^^
5- Bi de Hurrem'in uykusu cok agir abiiii!


Esen kalin canlarim!

K.

18 Şubat 2010 Perşembe

leaving on a jetplane.

Bazen hayatta hep kactigimiz seyler basimiza gelir. Korkulan seyler.. Hastaliklar, kavgalar, ayriliklar, anlasmazliklar... Gucsuz hissederiz. Elimizden bi sey gelmiyomus gibi. Gelmez de bazen. Ama hic denemeden, cozum bulmaya calismadan oluruna birakmak kabul edilemez.

Her sey ust uste gelmis gibi hissediyorum. Bana haftalar gibi gelen 6 gunden sonra sevgilime kavustum. Biz ayri kalmayi sevmiyoruz. Ya da ben ayri kalmayi sevmiyorum sanirim. Etrafimda her sey ters gidiyomus gibi geliyo. O yuzden o 6 gun sonunda mukemmel bi gun gecirdim. O gunun 14 Subat olmasi hic bi anlam ifade etmiyodu cunku o'nlayken zaten hep mutluydum. Hep sevgilimin gunuydu. Duygularimi saklamam. Daha dogrusu saklayamam. Keske yapabilsem bazen. Hayatim o kadar kolaylasirdi ki becerebilsem. O gunden sonra dogru duzgun gorusemedik. 17si aksami bulusmak icin sozlesmistik ama sakarligim yuzunden yasadigim bilek burkulmasi her seyin icine etti. Yorgun argin gelip beni eve birakmak zorunda kaldi. Bi yanim onun beni birakmasini isterken bi yanim yorgun oldugu icin ve aksami mahfettigim icin beni almadan evine gidip dinlenmesini istiyodu. Sanirim ikinci secenek icimde biraz daha baskindi. Kotu hissettim kendimi. Huzursuz, oyunbozan, problemli. Yine de onu yarim saatligine de olsa gordugum icin mutluydum. Simdiyse oturdum bunlari yaziyorum. Cunku yarin sabah gidiyorum ama sevgilimi o yarim saatten daha uzun goremedim, koklayamadim, sarilamadim. Cunku bu aksam sakat ayagima ragmen onu 1 saat de olsa gormek istedim ama yine benim yuzumden (kendimi mi sucluyorum bilmiyorum ama) goremedim. En erken Pazartesi gunune kadar yine goremiycem. Ama ben cabuk ozluyorum. Ama ben gormek istiyorum. Isler benim istedigim gibi gitmeyince, karsimdaki beni anlamayinca ya da iletisim kurmayi beceremiyorum diye beni suclayinca ben kendi kendime kirilip kabuguma cekiliyorum. Iste boyle boyle gucsuz hissediyorum. Yalniz hissediyorum. Kaciyorum. Sacmaliyorum. Seviyorum. Sacmaliyorum. Onun blog'umdan haberi bile yok. Evet, sacmaliyorum.



K.





p.s: Yarin gidiyorum o yuzden su an "leaving on a jetplane" caliyo. Arabayla gittigim halde.. Umarim yazinin basinda bahsedilen "korkulan"lar basa gelmez. Umarim yine benim husn-u kuruntularimdan ibarettir her sey.

12 Şubat 2010 Cuma

Coming soon!

Kardesimin blog sayfasini benden daha cok kullanmasi sinirimi bozdu. Velet gayet aktif bir blogger kullanicisi. O yuzden Can'dan tatil fotograflari gelir gelmez dolacak buralar. Haberiniz ola. Bekleyin olum..

K.

10 Ocak 2010 Pazar

anger management.

insanlar bu kadar pislik olmasin ya nolur. dayanamiyorum resmen. bu insana x diyelim bence. biraz once okudum yazdigi seyi. insanlarin 3 kurusluk eglencesini gozune kestirmis. aman efendim o ne igneleyici laflar, ne ezmeler, ne itin gotune sokmalar.. eglenen insanlar suc izlemis sanki. mecbur mu arkadasim millet bunlari duymaya. istemedigin hic bi seyi yapmak zorunda degilsin. yapanlara da karismak ya da laf etmek gibi bi ozgurlugun de yok. sen simdi cok degistin ya hani. hayatin kokunden degisti. tahmin bile edemeyecegin seyler yaptin. her seyi, herkesi biraktin, kendi dunyanda yasiyosun. negzel memleket. e ama ben senin kadarini gormedim be x. arkadasim dedigin insanlarin arkasindan soyledigin seyler ya da onlari yermek, onlari ti'ye almak icin yazdigin seyler burda sinirden benim gozlerimi yasartti. SANANE ULAN? sanane? sen kendi yolunu cizdin biraksana elalemi. onune baksana biraz. yedigin haltlari topla be cocuk!

hatirlatirim. bi zamanlar etrafindakilerde elestirdigin, komik buldugun her seyi sen yapiyosun. butun dunyayi karsina alinca cok mutlu olursun umarim. cok yakinsin cunku. boyle davranarak gercekten icimdeki son umudu, son arkadas olma istegini de bitirdin.

amacina ulastin. cok farklisin digerlerinden. en azindan benim gozumde. e kalan saglar bizimdir.



K.


bu yazi cok sinirli bi animda yazilmistir. sadece icimi doktum ki gercekte bas bas bagiriyodum x'in ismini anarak. kendi kendime konusuyodum o yuzden okumak zorunda degilsiniz bu sinir harbini. =)

9 Ocak 2010 Cumartesi

sssh!



dün gece seni sevdiğimi söyleyecektim. "sana ihtiyacım var" diyecektim. nedense sustum... çünkü sen bundan korkacak kadar özgür ve korkup benden kaçacak kadar bencilsin...

dün gece hafifçe mırıldandın rüyanda. sonra dönüp gülümsedin uykunda. üstüme alındım... çünkü ben bundan korkacak kadar tutkun ve korkup senden kaçacak kadar yorgunum... bir bencille bir yorgun ne yapar şu hayatta? belli etmeyiz ama iki korkağız, biz aslında. iki aşığız, biz aslında. uzun uzun seyrettim seni uykunda. saçlarını okşadım. sen gözlerini açtın, ben kapattım. bütün gece seni sevdiğimi düşündüm. söyleyemedim sustum. nedense sustum...



K.






hakkimda cok melankolik bi hanim, vay efendim icinde firtinalar kopuyo diye soylentiler dolasiyomus daaaaaa o yuzden belirtmek istedim. sarki sozu anacim bu. benim derdimden tasamdan yazdigim bi sey degil. oh.

8 Ocak 2010 Cuma

heryerdekarvarkarvar.

Mevsimler dolayisiyla 1 senedir bekledigim kayak sezonu acildi. Hem de nassssil.. Butun arkadaslarim sinavlara girerken ya da hazirlanirken ben bos olan sali gunumden faydalanip Arda'yla gunubirlik Kartalkaya'ya gitmeye karar verdim. Pazartesi gecesi vakit gecmek bilmedi heyecandan. Sonunda saat o3.oo'te Arda'lardaydim. Otobuse gittik. Yola cikildi. Grup o kadar eglenceliydi ki bitmek bitmeyen o yol bile cabucak gecti. Herkesi cok sevdik. Yolda hepimizi gaza getiren snowboard filmleri izledik. Ictik. Muhabbet ettik. Cok eglendik.








Sonunda dag yolunu cikmaya basladigimizda siziverdigim 10 dakikalik uykumdan Arda uyandirdi beni. Hem de sarsarak. Manzara o kadar guzeldi ki butun uyuyanlar uyanmisti ve herkes agzi acik bi sekilde camlara yapismisti. Kar yagmiyordu. Belli ki yeni yag
misti. Her yer paril paril parliyordu. El degmemis.. Gunes koskocaman gulumsuyordu daglardan karlarin ustune ustune. O çamlar nasi da bembeyazdi Allah'im! Agliycaktim sevincten. Otobusten iner inmez kendimizi kabinlere attik. Hemen giyinip disari ciktik. saat o9:oo'da telesiyejden cikiyorduk. Meger gunese aldanmisim. O ne soguktu oyleeee. Yuzumuzu, boynumuzu, kafamizi kapadik ama bana misin demedi. Tepeye kadar uyusmayan yerimiz kalmadi. Donduk donduk! Sumuklerimiz, benim sacim, Arda'nin sakali. Dondu. =) Her seye ragmen asagi bi inisimiz vardi ki ohhhf ohf. Sezonu acmanin, o citir citir kar sesini boardun altindan duymanin, ruzgarin kulaklarini yalayip gecmesinin dayanilmaz hafifligi.. Arda benden daha iyi kaydi
gi icin benim tokezledigim yerlerde beni beklemek zorunda kaldi garibim. =) tam yolun sonuna gelmistik ki ben dunyanin en yetenekli boardcusu olarak takildim ve 4 takla atmak suretiyle sag dizimi sakatladim. Daha ilk inisimde sakatlanarak butun gunu kah kayak odasinda kah
chocolate'ta uyuklayarak gecirdim ki rezalet bi durumdu. Arda yanima her gelisinde agzindan donmus salyalari sarka sarka yeni kesfettigi o mukemmel pistleri, yollari, snowparki anlatip durdu. 3-5 kere kaymayi denedim ama her seferinde canim daha fazla yandi. Yani kooooca bi gunum rezil oldu. Yanima kar kalan yeni tanistigim insanlar oldu e tabi bi de dag havasi aldim. O kadar cok bozuldu ki moralim anlatamam. Sakatligimdan kaynaklanan her dususumde gozlerim doldu doldu bosaldi. Saat 16.oo'e kadar tek basima oturmak zorunda kaldim. Bugun de doktora gittim. Muayene etti dizimi. Fekat rontgen ve emar olmadan kesin bi sey soyleyemeyecegini soyledi. Bu yuzden yarin onlari cektirip tekrar gitmem gerekecek. Tahmini rahatsizligim meniskus yirtilmasi ya da yan bag zedelenmesi.

Isin kotu yani 17-21 Ocak'ta okul kulubuyle gidecegim gezide kayip kayamayacagim belli degil henuz. Hepsi rontgenden sonra belli olacak. E kayamazsam gitmemin hic bi anlami olmiycak. Ve sonradan gidersem fiyatlar 2-3 katina cikmis olcak.. O yuzden bugun moralim biraz bozuktu. Okul da bombok gidiyo yine. Su ara hayatimdaki guzel olan tek sey her zamanki gibi Sonik sanirsam. O da olmasa manik depresif gunlerime, melankolik hallerime donmeme ramak kalmisti. Ezelden beri depresyona meyilli bi yapim oldugunu goz onunde bulundurursak benden sevgi, sefkat, kar ve cikolatayi uzak tutmamaniz gerekiyo canlar. ^^ Aksi takdirde cok cirkinlesebilirim. Hic cekilmem. Hele ki rejime girmis, pms magduru, sakat, sevdicegini ozlemis bi Kub hic cekilmez. Sevin beni. (burda Nazli'nin kafayi saga sola gerdan diye oynatan ismayili var.)

K.